23 Temmuz 2015 Perşembe

SİZ BU KADAR NEFRETİ NASIL TAŞIYORSUNUZ?

Bilgisayar ekranındaki korkunç fotoğraflara bakarken çaresizlik içindeyim. Paramparça bedenler, dehşetle donup kalmış yüzler, ve kan, ve kan… Öyle gerçek, öyle yoğun ki acı, o cansız fotoğraflardan çığlıkları duyuluyor insanların. Videolara bakamıyorum bile. Yüreğim ağrıyor.
Sosyal medyada bir paylaşım ilişiyor gözüme. Genç bir kadın resmi var profilinde. Patlamadan üç saa111755876_868313586557605_5420146465376036289_nt kadar sonra bir tivit atmış.  Yazım hatalarını düzeltmeden aynen aktarıyorum yazdıklarını:
“Üzüldük tabiki bir yerde bizimde vicdanımız var 27 kişi niye niye 100 değil niye 200 değil #SuructaKatliamVar”
Kıpırdayamıyorum. Nefes alamıyorum.  Gördüğümü idrak etmeye çalışıyorum, olmuyor. Beynim durmuş olmalı. Bu kadar yoğun bir nefretin, bu kadar fütursuzca ifade edilmesi karşısında nutkum tutuluyor. Profildeki ismi arıyorum. Hesabını kapatmış. Niyetim saldırıp, küfür etmek filan değil. Bir tek soru sormak istiyorum: Siz bu kadar nefreti nasıl taşıyorsunuz?
Ben bu kötücül tiviti okurken bile içerdiği nefretin ağırlığı altında eziliyorum, nefesim kesiliyor. Siz nasıl yaşıyorsunuz bu yükle? Nerenize sığdırıyorsunuz onca nefreti? Sevgi gibi değil ki bu. Sevgi hafiftir. Girdiği yüreği büyütür, ferahlatır. Nefret ise katran karası, yapış yapıştır. Ağırdır. Nefretin değdiği yürek kararır, ağırlaşır, darlanır gün be gün. Siz, sırf sizin gibi düşünmedikleri için, hiç tanımadığınız 27 insanın ölümüne sevinip, “niye 200 değil?” diye üzülecek kadar nefreti nasıl sığdırıyorsunuz yüreklerinize? Bilir misiniz kimdir bu insanlar? Hayalleri nelerdir, mesela? Neleri sever, nelerden haz etmezler? Ne yapmak isterler dünya için? Aylardır savaşın ortasında yaşayan, evleri, okulları, parkları yıkılmış çocuklara oyun parkı yapmaya gittiklerini bilir misiniz? Yanlarında kitaplar, oyuncaklar götürdüklerini? Bazılarının kutuları parçalanmış, ortalığa saçılmışlar. Kan sıçramış üstlerine. Oyuncakları kana bulanan çocuklar, rüyalarında neler görür, bilir misiniz?
Bilmezsiniz. Bilseydiniz nefret edemezdiniz. Daha çok ölüm dileyecek kadar kalleş, insanların taze yaralarına tuz basacak kadar alçak olamazdınız. Bilmemek için ne gerekirse yaparsınız. Vicdanlarınızı sessize alır, aynada kendinizi gördüğünüzde gözlerinizi kaçırırsınız. Sımsıkı kapatırsınız hem gönül, hem akıl gözünüzü. Dipsiz bir lağım çukurunun içinde debelenip durduğunuzu görmemek için kapatırsınız. Yüreğinizde büyüttüğünüz nefretin, adını dilinizden düşürmediğiniz Yaradan’ın suretine en büyük küfür olduğunu görmemek için. Her besmeleyle esirgeyiciliğini ve bağışlayıcılığını zikrettiğiniz Allah’ın, esirgeyip bağışladığı kullarının canlarına kıymanın nasıl Müslümanlık olduğunu sorgulamamak için…
1a-dsc9469Nasıl taşıyorsunuz yüreğinizde bunca nefreti? Bilmiyorum. Bildiğim, barış için canlarını ortaya koymuş insanların temiz yüreklerine, nefretinizin karasını çalamayacaksınız. Bildigim,
halkların kardeşliğine, demokrasi ve adalet özlemlerine engel olamayacaksınız. Siz de bilin. Boşuna uğraşıyorsunuz. Size rağmen, size inat BARIŞ olacak.
(20/07/2015 Jiyan)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder