1 Şubat 2015 Pazar

ARANIYOR: GERÇEK İSLAM

Işid’in toplu katliamlarını ve kestikleri kafalarla top oynayan İşid militanlarını gösteren videolar ortaya çıktığında, İslam dünyası hep bir ağızdan tepki verdi: Gerçek İslam bu değil.
Boko Haram 200 kız çocuğunu okula gitmemeleri için kaçırdığında, Taliban Pakistan’da okulu bombalayıp 136 tane günahsız çocuğu katlettiğinde de aynı sözleri duyduk: Gerçek İslam bu değil.
Peki.
1400 senedir Gerçek İslam’ın ne olduğuna bir türlü karar verilmemesinin tuhaflığını bir yana bırakalım ve tartışmanın akışı için bu saydıklarımızın uç örnekler olduğunu, gerçekten de İslam’ı yansıtmadığını kabul edelim.
Suudi Arabistan’da araba kullandıkları için kadınların terör suçundan yargılanması gerçek İslam mı? Ya homoseksüelliğin hapis, hatta idamla cezalandırılması? Evlilik dışı ilişki yaşayan kadının kırbaçlanması, taşlanarak öldürülmesi? İran’da idam edilecek kadın bakireyse idamdan önce tecavüz edilmesi gerçek İslam mı?
Ben seneler önce, bir kez okudum Türkçe Kuran’ı. Uzmanlık gibi bir iddiam asla ve kat’a yok. “Gerçek İslam’ın” ne olduğu konusunda ahkam kesecek de değilim. Ancak, “algı gerçekliktir” der siyasi stratejist Lee Atwater. Bugün gerçek İslam’ın ne olduğu artık ikinci derece önemli, çünkü İslam’ın ağırlıklı olarak görünen, algılanan yüzü, milyonlarca insanın gerçeği. Ve bunun sorumlusu, en az kafa kesenler, çocuk öldürenler, kadınlara, kendilerinden farklı düşünen ve yaşayanlara zulmedenler kadar, hatta daha fazla, bu yapılanlara ama’ların ardına saklanmadan, net ve kesin olarak karşı çıkmayan “gerçek” Müslümanlardır.
Dün Charlie Hebdo katliamına “ılımlı” İslam ülkesi olarak görülen Türkiye’deki Müslümanlar’dan gelen tepkiler mide bulandırıcıydı. Kınar gibi yapıp cümlenin nokta konması gereken yerine bir ‘ama’ iliştiriverenler, ötelerden berilerden lafı dolandırıp bir türlü katliamı lanetleyemeyenler, pısırık, kaypak, nereye çeksen oraya gider laflarla ne şiş yansın ne kebap hesabında olanlar, 12 insanın henüz cesetleri soğumadan, bir şekilde bu olaydan yine Müslümanlar’a bir mağduriyet çıkartanlar…
Charlie Hebdo katliamı, basında ve sosyal medyada Avrupa’nın 11 Eylül’ü olarak tanımlanirken, pek çok komplo teorisini de beraberinde getirdi. Benzer komplo teorileri 11 Eylül için de üretilmiş, saldırıyı ABD ve/veya İsrail hükümetlerinin bizzat yaptırdıkları söylenmişti. Hatta saldırıdan önce kulelerde çalışan bütün Yahudiler’e haber gönderildiği ve bu yüzden ölenler arasında hiç Yahudi olmadığı gibi gülünç olmaktan çıkıp, ancak aptalca olarak nitelendirilebilecek asılsız bir sürü iddia kesin bilgi havasında sunulmuştu meraklısına. Fonda Lux Aeterna tarzı bir müzik ve sürekli tekrarlanan saldırı görüntüleri eşliğinde, tok bir sesle okunan metinle amatörce hazırlanmış video klipler dolaşmıştı siber ortamda. Yerse.
Komplo teorileri arasında, bunun “gerçek İslam” olmadığını söyleyen, fakat bir türlü ağız dolusu lanetleyemeyen ılımlı Müslümanlar tarafından en çok rağbet gören, saldırının aslında ba(g)zı gizli servisler (ve lobiler) tarafından, Avrupa’da İslamofobi yaratmak amacıyla yaptırıldığı. İddiayı desteklemek için gösterdikleri “kanıtlar” ilginç. Paris’te Kalaşnikof silah bulunması olayda gizli servis olduğunun ispatıymış. Sanki Paris, yasadışı silah satışından muaf, kurtarılmış bölge. Sanki Avrupa’da her sınırda araçlar didik didik aranıyor. Sanki Avrupa’da hiç terör örgütü ve bunlardan temin edilebilecek silahlar yok. Geçelim. Olaydan 12 saat sonra 1’i ölü 3 şüphelinin ele geçmesine “manidar” diyenler var. Tuhaf olan, aynı kişilerin, mesela Bingöl’deki emniyet güçlerine yapılan saldırıdan 1 saat sonra ölü olarak ele geçirilen şüphelileri olayın failleri ilan etmekte hiç tereddüt etmemeleriydi. Paris’te ele geçirilen şüpheliler olayın failleri mi? Bilmiyorum. Ancak böyle bir saldırıdan sonra arabayla uzaklaşan ve şehrin pek çok yerindeki güvenlik kameralarından hareketleri takip edilen saldırganların 12 saat içinde ele geçirilmesinde fazlaca şaşıracak bir nokta göremiyorum ben.
Şu İslamofobi konusunu açmakta fayda var. Bugün Avrupa’da güçlü bir İslamofobi oluşması, Batı’dan çok radikal İslamcı grupların işine gelir. Batı dünyası, kendi şehirlerinde, bulunduğu yerin hayat şekline entegre olmuş, demokratik hayatı kendisi için benimsemese de, kurallarına uyarak yaşamayı seçmiş Müslümanlar istiyor. Kendi topraklarında terör, ölüm, kaos olmasını, sadece insani değil, ekonomik sebeplerle de engellemek istiyor. Beri tarafta ise, radikal İslam grupları, Batı ülkelerinde yaşamayı seçmiş milyonlarca Müslüman’ın, İslam’ın şartlarına göre yaşamadığını, giderek İslam’dan uzaklaştığını düşünüyor. Onlara ulaşmakta, kendi saflarına çekmekte zorlanıyor, çünkü bu insanların rahatları yerinde. Özellikle güçlü bir seküler sistemin olduğu ülkelerde ve büyük şehirlerde, herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmadan, hem gelişmiş dünyanın nimetlerinden faydalanıp, hem de diledikleri gibi ibadet ederek (ya da etmeyerek) yaşamlarını sürdürmekten memnunlar. Radikal İslami grupların, Avrupa’da yaşayan ve giderek sekülerleşen milyonlarca Müslüman’a ulaşması için, oradaki Müslümanlar’ın rahatlarının bozulması, kendilerini dışlanmış ve mağdur edilmiş hissetmeleri gerekir. Bu durumda, eğer bu katliam gerçekten Avrupa’da İslamofobi yaratmak için yapılmışsa, önce bunun kimin işine yarayacağını iyi düşünmek gerek.
İslamofobi’den haklı olarak rahatsızlık duyan Müslümanlar’ın bir gerçekle yüzleşmeleri gerek. İslam adına zulüm, katliam yapanları, Sırf Müslüman oldukları için açıkça veya dolaylı olarak kollamak, İslam’a yapılabilecek en büyük kötülük. Bunu her din için söylemek mümkün. Toplu katliamlar, akla, vicdana sığmayacak eziyetler yapan ve bunları tüm dünyaya gururla sergileyen Işid, gözü dönmüş terör örgütü olarak değil, İslam’ın yüzü gibi algılanıyorsa, bunda en büyük sorumluluk, bu örgütü “öfkeli insanlar topluluğu” olarak tanımlayarak, yapılanları haklı bir öfkenin azıcık dozu kaçmış tepkisi gibi gösterenlerdir. Katı ve kesin olarak lanetlemek yerine, lafı eveleyip geveleyen İslam dünyası liderleridir. Madem bu “gerçek İslam” değil, o halde gerçek İslam’ın Müslümanları’nın, bu çakma İslamcılar’ı ifşa edip, onları durdurmak için Batı’dan önce harekete geçmeleri gerekirdi. Çünkü radikal İslam terörünün İslam’a verdiği zararı, hiçbir karikatür, hiçbir yazı, hiçbir kitap veremez. “Allahü ekber” diyerek işlenen her cinayet, İslam’a hakarettir. Besmeleyle alınan her can, Peygamber’e küfürdür. Ve İslam dünyası bu eylemlere karşı çıkmadıkça, savundukça, silah satarak ya da sessiz kalarak zulme ortak oldukça, mücadele etmedikçe, beğenin ya da beğenmeyin… Gerçek İslam bu.
(08/01/2014, Jiyan)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder