6 Şubat 2015 Cuma

İTTİHATÇILAR VE İTTİFAKÇILAR


Yeni Türkiye denen garabet, seçim havasına girince hepten zıvanadan çıktı. Siyasi partiler bir yandan her zamankinden daha sert bir şekilde dalaşırken, bir yandan komşudan esen sol rüzgara kapılıp, Türkiye’nin Syriza’sı olma iddiasında birbirleriyle yarışıyorlar. Tam bir traji-komedi. Az ötede ise ‘tarafsız’ Cumhurbaşkanı, açıkça AKP propagandası yaparak, hem anayasayı ihlal ediyor, hem ‘buçuk Başbakan’ Davutoğlu’nu iyice eziyor. Tüm bu hengame içinde, bir de partiler arasında gizli ittifak dedikoduları var ki, bunlardan en çok nasibini alan HDP. AKP’nin kapalı kapılar ardında sürdürmekte ısrar ettiği barış sürecinden dolayı, her attığı adımda iktidarla gizli pazarlık yapmakla itham edilen HDP’nin, bu kez de barajın altında kalıp AKP’ye başkanlık yolunu açmak için seçime parti olarak gireceği iddia ediliyor. Yani HDP, hemen her sözü yalan olan AKP hükümetinin sözüne güvenmiş, meclisin dışında kalarak süreç görüşmelerindeki mevcut ağırlığını kaybetmeyi göze almış, bir de üstüne, RTE’ye, tek adamlığını meşrulaştıracağı bir sistemin anahtarını verecekmiş. Bana mantıklı gelmedi, ama siyasette her şey mümkün derler ya, bir yere not etmekte fayda var. Başka mümkün ittifaklar da var elbet. Şu ulusalcılar, mesela.
Adına ‘yeni’ dedikleri Türkiye’nin tutkuyla eskiye öykünmesi karikatür kıvamında bir tezat. Diktatörün Osmanlı saplantısının bir başka türlüsü, ulusalcıların, daha sessiz ve derinden giden İttihat ve Terakki özentisinde karşılık buluyor.Ulusalcıların politikaları ve demokrasi anlayışları, İttihak ve Terakki Cemiyeti’yle nerdeyse bire bir örtüşüyor. Ikisi de, otoriter devlet modeline karşı çıkmak şöyle dursun, bizzat bu modelin içinde yer almayı tercih ederler. İTC’ciler, daha çoğulcu bir sistem vaat edip, gücü ele geçirdiklerinde, zorbalıkla muhaliflerin sesini kestiler. Ulusalcılar ise senelerce, postal sesine alkış tutarak, laiklik ve ulus devletin bütünlüğü adına faşizmin sınırlarını zorladılar.  Ulusalcıların azınlıklara yaklaşımları da ITC’ci dedelerinden miras. İTC başlangıçta azınlıklarla birlikte çıktıkları yolun yarısında, devlet içinde daha güçlü bir konum elde etmek için azınlıkların hak ve özgürlüklerini gasp etmekte tereddüt etmedi. Benzer şekilde, ulusalcılar, eşitlikten dem vururken, aynı nefeste, başta Kürt hareketi olmak üzere, tüm azınlıkların mücadelelerini çürümüş ezberlerle, ırkçılığa çeyrek kalmış söylemlerle ötelemekte beis görmezler. Laikliğin kendi tekellerinde olduğuna inandıklarından, ülkedeki farklı dine veya mezhebe mensup azınlıkların hak ve özgürlüklerinin teminatı olduklarını iddia ederler. Ancak, gerçek anlamda eşitlik isteyen, ya da ortak tarihin gerçeklerinden bahseden azınlıklara, hiç vakit kaybetmeden hadlerini bildirmeyi de görev bilirler. Öyle ya… Türkiye Türklerindir, bir de ya sev ya terk et.
Ulusalcılar için azınlıklar arasında en büyük tehlike Kürtler. Yitip giden 40 bin candan sonra, hala ülkede Kürt sorunu olmadığını savunurken, yüz yıl öncesinden kalma sığ klişelerden medet umarlar. Son zamanlarda pek bir iştahla dillerine doladıkları ödenmeyen elektrik faturaları konusu, Türkçülük adı altında faşizmin dibine vuran Ziya Gökalp’ın “Kürd köylüsü genel masraflara katılmanın yüceliğini bilmediği için vergi vermek istemez” sözlerinden bir arpa boyu kadar uzaktır sadece. Zira yüz senede aldıkları yol, işte ancak o kadardır. Kürtleri “cerrahi bir operasyonla atılması mümkün olmayan habis urlar” olarak tanımlayan Gökalp, bu urların “münasip tedavi tatbikiyle zehirden ve vehametten (tehlike) tecrid ederek evram-ı selime (iyi huylu ur) haline” getirilmesini önermişti. Bahsettiği çözüm “temsil ve isticnas” yani asimilasyon ve benzetmeydi. Bugün ulusalcıların yapmak istediği de tam olarak budur. Onlar, Türk gibi konuşan, Türk gibi yaşayan, ve her sabah Türk olduğu için ne mutlu olduğuna and içen Kürtler isterler.
Ulusalcılar, Kürt halkının kazanacağı en basit hakların bile, ülkenin bütünlüğüne karşı bir tehdit olacağından emindirler. Talep edilen hakların sadece Kürt halkı için değil, tüm kimlikler için olduğunu düşünmezler bile. Yerel yönetimlerin özerkleşmesini isteyenleri bölücükle suçlarken, mesela İzmir AKP’ye oy vermediği için belediye bütçesinin Ankara tarafından kesilmesinin çözümünün de aynı noktadan geçtiğini görmek istemezler. Bu konuda fikirleri öyle sabit, inançları o kadar kemikleşmiştir ki, nefret ettikleri AKP hükümetiyle bile Kürt karşıtı politikalarda buluşabildiler. Işid’e silah yardımı yapılmasını onaylamaz görünürken, “Işid Kürtleri halletsin, sonra biz Işid’i hallederiz” hesabıyla, AKP’nin, Işid’e göz yumma politikasını desteklediler. Neyse ki Kürt halkının zaferi, ulusalcıların ve hükümetin ortak heveslerini kursaklarında bıraktı.
Peki, Kobane ortak paydasında buluşan ulusalcılarla AKP’nin, seçimlerde de işbirliği yapması mümkün olamaz mı?
HDP eş başkanı Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı sırasında, Türkiye genelinde sağladığı yüksek oy artışının, genel seçimlerde partinin oylarına nasıl yansıyacağını bilemeyiz. Ancak, dünkü grup toplantısında Demirtaş’ın açıkladığı anket sonuçlarına göre, HDP’nin oy oranı %9’un üzerinde, bazı bölgelerde %10.4’e kadar çıkıyor. Selo Başkan geçen yazki gibi bir rüzgar yakalar, HDP’nin ÖDP, BHH ve çeşitli sol/sosyalist kesimlerin buluştuğu adres olmasını sağlarsa, barajı aşmakla kalmaz, güçlü bir muhalefet partisi olarak mecliste yerini alır. İşte bu ihtimal, AKP’nin ve ulusalcıların ortak kabusu.
Bu durumda, hem devlet içindeki güçlerini geri kazanmak, hem de HDP’yi meclisin dışında bırakarak Kürtlerin siyasi hareketlerini kısıtlayıp yaşam alanlarını daraltmak isteyen ulusalcılar, başkanlık sistemine dair planlarını gerçekleştirmek isteyen AKP ile gizli bir ittifak yapabilir mi? Bu ittifak doğrultusunda, ulusalcılar seçim çalışmalarında iktidar yerine HDP’yi hedef alıp, AKP’ye biraz daha manevra alanı sağlayabilirler mi? Son zamanlarda Halk TV, Aydınlık gibi ulusalcı medyada HDP’ye yönelik eleştiriler artarak sertleşirken, hükümete karşı kullanılan dilin daha temkinli olması bundan dolayı olabilir mi? “İmkansız” demeden önce uzak ve yakın geçmişimizdeki diğer tuhaf ittifakları bir düşünmekte fayda var. Hem, siyasette her şey mümkün değil mi?
(04/02/2015 Jiyan)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder