Önümdeki resimden gözlerimi ayıramıyorum. Küçük bir oğlan çocuğu. Kumsalda yüzükoyun
yatıyor. Kapkara, gür saçları var. Uzamış epeyce. Koşup oynayıp terleyince alnına yapışıyordur.
Gözlerinin üzerine düştükçe minik elleriyle geriye doğru itiyordur muhtemel. O
minik ellerden biri yumruk olmuş, sıkışmış göğsünün altında. Koşarken yumruklarını
sıkar küçük çocuklar, sanki öyle daha hızlı koşacaklarmış gibi. Oysa ne kadar
sıksalar da yumruklarını, bombalardan ve kurşundan daha hızlı koşamaz
çocuklar. Birinciden kaçsalar, ikincisi
yakalar. Ve kırıverir körpe bedenlerini.
İşte öyle kırmışlar bu güzel oğlan çocuğunu. İncecik bacakları ters
dönmüş, ayacıkları kum içinde. Bombalar çocukları daha mı çok sever? En çok onları yakaladıklarına göre...
Günlerdir tüm dünya bir devletin, kendini terörizme karşı
koruma bahanesiyle yüzlerce savunmasız insanı katledişini izliyor. Birleşmiş Milletler hiçbir işe yaramayan
uyarılarda bulunup İsrail'in insafa gelmesini bekliyor. Halklar, İsrailliler ve
diğer ülkelerdeki Yahudiler dahil, isyan ediyor. Devletler öldürüyor. Devletler çocukları kırıyor.
İsrail Gazze'de sivil halkın üzerine bomba ve kurşun
yağdırarak insanlık suçu işliyor. Öte
yandan Hamas'ın her gün Israil'e fırlattığı ve savunma kalkanı tarafından etkisiz
hale getirilen füzelerin adreslerinin de askeri üsler olmadığı ortada. Yani becerebilse
o da aynı ölçüde katliam yapacak. Elbette terörün en kötüsü meşru devlet eliyle
olanı, ancak Hamas'ın başarısız katliam girişimlerini mağduriyet olarak kabul
etmek saflıktan öte gaflet olur. Kalkanı geçebilseler, Hamas'ın füzeleri de en
çok çocukları öldürecek. Adı Muhammed olmuş, Moşe olmuş ne fark eder? Çocuk onlar. Minik ellerini yumruk yapıp
bombadan kaçmaya çalışırken kırılıp düşerler kumların üstüne. Ve çocuklar
ölürken kimin haklı olduğu, önce kimin başlattığı teferruattır. Öncelikli olan
katliamın sona ermesidir.
İsrail ve Hamas ölüm yarıştırırken uluslararası örgütler
tabela tutuyor. Ve yarışı hep nefret
kazanıyor. Kaybeden insanlık. İslam ülkelerinde Yahudiler'e karşı cihad
çağrıları, İsrail'de kendini bilmez bir parlamenterin Filistinliler'e karşı
soykırım çağrısında karşılık buluyor. Türkiye'de de bu kan ve ölüm ortamını
içlerindeki nefreti kusmak için fırsat bilen, faturayı Israil devleti yerine
Yahudiler'e kesmeye çalışan ırkçı gruplar var. Dünyanın dört bir yanında,
İsrail'de bile, İsrail'in yaptığı katliamı kınayan, protesto eden, durdurmaya
çalışan yüzbinlerce Yahudi'yi hiçe sayarak, tüm bir ırkı lanetliyor, hedef
gösteriyorlar. Cehaletin ve ırkçılığın ortak ürünü bu çirkin, tehlikeli
zihniyet, sosyal medyadan Hitler'e övgüler düzüyor. Bazı sözde gazeteci, özde provokatörler
köşelerinde Türkiye'de yaşayan Yahudiler'e 6-7 Eylül tehditleri savuruyor. Başbakan'ın vatandaşa "İsrail dölü"
diye bağırarak tokat attığı ülkede, bu durum şaşırtıcı değil, fakat
korkutucu.
İsrail devletinin işlediği suçlar için Yahudiler'in katlini
vacip görenlere soruyorum: Türkiye'de
devletin işlediği suçların hesabını kime çıkartacağız? Roboski için, Reyhanlı
için, Madımak, Dersim ve kanlı 1 Mayıs için, hala gölgesi üzerimizde olan 12
Eylül için, Denizler'in idamı ve Gezi'nin kırılan fidanları için, en taze
acımız Soma için, onbinlerce kayıp insan, yüzlerce toplu mezar, faili meçhuller
ve yakılan köyler için, (parti-devletin daha hafif suçlarıyla devam edelim)
sıfırlanamayan paralar, ayakkabı kutusunda gelen rüşvetler, yenen yetim hakları
için, bunların hepsini inkar ediyorsanız, senelerce dindar vatandaşlarımızı
mağdur eden başörtüsü yasağı için kimi cezalandırmak caizdir?
Bu akıl ve insanlık dışı, sonu olmayan, din adına kin güden
yaklaşım herkese daha çok ölüm getirir. Oysa biz ölümden yorulduk artık. Çünkü
biz binyıllardır hep bir şeyler adına öldürülüyoruz.
Devletler öldürüyor.
Devletler çocukları kırıyor. Bu ölçüsüz, sınırsız şiddeti durduracak tek
güç halkların birliği. Sadece
İsrail-Filistin değil, Türkiye'de 30 senedir yaşanan anlamsız savaş dahil olmak
üzere, dünyanın her yerindeki tüm savaşlar, ancak halklar insanlık adına birleştiğinde,
insana insan olduğu için sahip çıktığında, analar "öteki"nin evladına
kendi dilinde ağıt yaktığında biter.
Bitmek zorunda. Çünkü çocuklar
insanlığın kırılma noktası. Ve ırkı, dili, dini, mezhebi, rengi ne
olursa olsun, çocuk bedenler kırılıp düştükçe, insanlık çatırdayarak çöküyor.
Duymuyor musunuz?
(17/07/2014)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder