17 Temmuz 2014 Perşembe

ÇOCUKLARI KIRMAYIN

Önümdeki resimden gözlerimi ayıramıyorum.  Küçük bir oğlan çocuğu. Kumsalda yüzükoyun yatıyor.  Kapkara, gür saçları var.  Uzamış epeyce.  Koşup oynayıp terleyince alnına yapışıyordur. Gözlerinin üzerine düştükçe minik elleriyle geriye doğru itiyordur muhtemel. O minik ellerden biri yumruk olmuş, sıkışmış göğsünün altında. Koşarken yumruklarını sıkar küçük çocuklar, sanki öyle daha hızlı koşacaklarmış gibi. Oysa ne kadar sıksalar da yumruklarını, bombalardan ve kurşundan daha hızlı koşamaz çocuklar.  Birinciden kaçsalar, ikincisi yakalar. Ve kırıverir körpe bedenlerini.  İşte öyle kırmışlar bu güzel oğlan çocuğunu. İncecik bacakları ters dönmüş, ayacıkları kum içinde. Bombalar çocukları daha mı çok sever?  En çok onları yakaladıklarına göre...

Günlerdir tüm dünya bir devletin, kendini terörizme karşı koruma bahanesiyle yüzlerce savunmasız insanı katledişini izliyor.  Birleşmiş Milletler hiçbir işe yaramayan uyarılarda bulunup İsrail'in insafa gelmesini bekliyor. Halklar, İsrailliler ve diğer ülkelerdeki Yahudiler dahil, isyan ediyor.  Devletler öldürüyor.  Devletler çocukları kırıyor.

İsrail Gazze'de sivil halkın üzerine bomba ve kurşun yağdırarak insanlık suçu işliyor.  Öte yandan Hamas'ın her gün Israil'e fırlattığı ve savunma kalkanı tarafından etkisiz hale getirilen füzelerin adreslerinin de askeri üsler olmadığı ortada. Yani becerebilse o da aynı ölçüde katliam yapacak. Elbette terörün en kötüsü meşru devlet eliyle olanı, ancak Hamas'ın başarısız katliam girişimlerini mağduriyet olarak kabul etmek saflıktan öte gaflet olur. Kalkanı geçebilseler, Hamas'ın füzeleri de en çok çocukları öldürecek. Adı Muhammed olmuş, Moşe olmuş ne fark eder?  Çocuk onlar. Minik ellerini yumruk yapıp bombadan kaçmaya çalışırken kırılıp düşerler kumların üstüne. Ve çocuklar ölürken kimin haklı olduğu, önce kimin başlattığı teferruattır. Öncelikli olan katliamın sona ermesidir.   

İsrail ve Hamas ölüm yarıştırırken uluslararası örgütler tabela tutuyor.  Ve yarışı hep nefret kazanıyor.  Kaybeden insanlık.  İslam ülkelerinde Yahudiler'e karşı cihad çağrıları, İsrail'de kendini bilmez bir parlamenterin Filistinliler'e karşı soykırım çağrısında karşılık buluyor. Türkiye'de de bu kan ve ölüm ortamını içlerindeki nefreti kusmak için fırsat bilen, faturayı Israil devleti yerine Yahudiler'e kesmeye çalışan ırkçı gruplar var. Dünyanın dört bir yanında, İsrail'de bile, İsrail'in yaptığı katliamı kınayan, protesto eden, durdurmaya çalışan yüzbinlerce Yahudi'yi hiçe sayarak, tüm bir ırkı lanetliyor, hedef gösteriyorlar. Cehaletin ve ırkçılığın ortak ürünü bu çirkin, tehlikeli zihniyet, sosyal medyadan Hitler'e övgüler düzüyor.  Bazı sözde gazeteci, özde provokatörler köşelerinde Türkiye'de yaşayan Yahudiler'e 6-7 Eylül tehditleri savuruyor.  Başbakan'ın vatandaşa "İsrail dölü" diye bağırarak tokat attığı ülkede, bu durum şaşırtıcı değil, fakat korkutucu.  

İsrail devletinin işlediği suçlar için Yahudiler'in katlini vacip görenlere soruyorum:  Türkiye'de devletin işlediği suçların hesabını kime çıkartacağız? Roboski için, Reyhanlı için, Madımak, Dersim ve kanlı 1 Mayıs için, hala gölgesi üzerimizde olan 12 Eylül için, Denizler'in idamı ve Gezi'nin kırılan fidanları için, en taze acımız Soma için, onbinlerce kayıp insan, yüzlerce toplu mezar, faili meçhuller ve yakılan köyler için, (parti-devletin daha hafif suçlarıyla devam edelim) sıfırlanamayan paralar, ayakkabı kutusunda gelen rüşvetler, yenen yetim hakları için, bunların hepsini inkar ediyorsanız, senelerce dindar vatandaşlarımızı mağdur eden başörtüsü yasağı için kimi cezalandırmak caizdir?

Bu akıl ve insanlık dışı, sonu olmayan, din adına kin güden yaklaşım herkese daha çok ölüm getirir. Oysa biz ölümden yorulduk artık. Çünkü biz binyıllardır hep bir şeyler adına öldürülüyoruz. 


Devletler öldürüyor.  Devletler çocukları kırıyor. Bu ölçüsüz, sınırsız şiddeti durduracak tek güç halkların birliği.  Sadece İsrail-Filistin değil, Türkiye'de 30 senedir yaşanan anlamsız savaş dahil olmak üzere, dünyanın her yerindeki tüm savaşlar, ancak halklar insanlık adına birleştiğinde, insana insan olduğu için sahip çıktığında, analar "öteki"nin evladına kendi dilinde ağıt yaktığında biter.  Bitmek zorunda. Çünkü çocuklar  insanlığın kırılma noktası. Ve ırkı, dili, dini, mezhebi, rengi ne olursa olsun, çocuk bedenler kırılıp düştükçe, insanlık çatırdayarak çöküyor. Duymuyor musunuz?

(17/07/2014)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder