11 Ağustos 2014 Pazartesi

İFFET DENEN İLLET

Türkiye'de erkekler 2014'un ilk yarısında 129 kadın öldürdü. Ortalama her üç günde iki kadından fazla.  11 tanesi devletin koruması altındaydı.  Bakan Ayşenur İslam inkar etti.  Başbakan Bülent Arınç hayret etti ve çözüm sundu: Kadın iffetli olacak. Herkesin ortasında kahkaha atmayacak. 

Erkeklerin, namus ve iffet gerekçesiyle  kadınları öldürmelerinin günlük hayatın bir parçası haline geldiği ülkede,Başbakan Yardımcısı iffetin tanımını yaparak, şiddet eğilimli erkeklere el verdi adeta.  Bu demecin "talihsiz” bir açıklama veya basit bir gündem değiştirme çabası olduğunu düşünmek naif olur. Talihsiz olan açıklama değil, Bülent Arınç'ın bu ülkede Başbakan Yardımcısı olması.  Ve hükümetin kadına karşı şiddete göz kırpan politikaları bu ülkenin çakma değil, has gündemi.

AKePe hükümeti, tüm otokrat yönetimler ve baskıcı din kurumları gibi, kadınları toplumsal yaşamdan tecrit etmek ve bedenlerini kontrol altına almak suretiyle iradelerini kırmaya çalışıyor, çünkü bir toplumu ezerek yönetmenin yolunun kadınlardan geçtiğini biliyor. Eğitimde, üretimde, siyasette, yaşamın her alanında erkeklerle eşit haklara ve fırsatlara sahip olan kadınlar, özgüveni yüksek, sorgulayan, öğrenen nesiller yetiştirirler.  Buna karşılık, hayattan soyutlanarak mutfak ve yatak odasından ibaret yaşam alanına hapsedilen, küçülmek zorunda bırakılıp görünmez olma noktasına getirilen kadınların  yetiştirdikleri nesiller, ezilmişlik ve itaat öğretileriyle kodlanırlar.  12 senelik AKePe iktidarının kadınlara yönelik söylem ve eylemlerinin önyüzündeki pespayeleğin ardında, kadını güçsüzleştirip ezmeyi hedefleyen bilinçli ve sistemli bir devlet politikası var.  Masumane olarak nitelenen çocuk evlilikleri, Başbakan'ın çöpçatan teyze edasıyla verdiği "Fazla seçici olmayın, bir an önce evlenip çok çocuk yapın" nasihatleri, tecavüz ve şiddet davalarında kadının kıyafetinin, makyajının, hatta bazen sadece varlığının bile "tahrik unsuru" kabul edilerek ceza indirimine sebep olması hep bu politikanın parçaları.  Arınç'ın "talihsiz" demeciyle, 12 senedir toplumsal yaşantıya nakış gibi ince ince işlenen bu politika açıkça dillendirildi ve abanın altından çıkartılan iffet sopası kadınların burnunun ucunda sallandı. 

Ne hikmetse, şu iffet denen illetin tanımı hep erkeklere endeksli. Evrim sürecinin daha yarısına gelmeden yollarını kaybetmiş, hayatları uçkurlarının ucunda düğümlü, erkek görünümlü bazı ilkel yaratıklar, ota boka kabaran nefislerini bahane ederek, kadınların tüm hayatlarını tahakküm altına almaya çalışıyor, adına da iffet diyorlar. Bu tahakkümü reddeden kadınlara karşı işlenen suçlar sosyal ve yasal platformda itinayla aklanıyor. Ceza yasasında yapılan son değişiklikle "ani taciz" adı altında tecavüzcüye ve tacizciye ceza indirimi için açık kapı bırakıldı.  Buna göre sanık, suçu daha önceden planlamadığını söyleyerek, dolaylı olarak kadının kendisini tahrik ettiğini ima edebilir ve mağduru suça ortak edebilir. Yetmemiş olacak ki, Arınç kahkahayı mundar kılan iffet tanımıyla, şiddet eğilimli erkeklere ve tecavüzcülere bir bayram hediyesi vermeyi uygun gördü. Bundan böyle mahkemelerde "İffetsizlik yaptı, vurdum" veya "iffetsizce güldü, hiç aklımda yokken, kanıma girdi" türünden savunmalar duyacağız.  Şaka değil.  Geçtiğimiz hafta, bu ülkede bir mahkeme, kadının tayt giymesinin ve arabada kaykılarak oturmasının, kocasının kendisini bıçaklaması için tahrik sebebi olduğuna karar verdi.  Tecavüz davalarındaki insanın kanını donduran ceza indirimlerini, hatta beraat kararlarını her gün isyan ederek izliyoruz.  Şiddet ve taciz kurbanı kadınlar polis ve yargı önünde adeta suçlu muamelesi görüyor.  AKePe politikaları, son 10 senede kadına şiddetin %1400 artmasıyla meyvesini verdi.  Ve Arınç edepsiz ve hayasız demeciyle, kadın düşmanlarına bir kapı daha açarken, kadınlara "Bizim istediğimiz gibi yaşamazsanız, sonuçlarına katlanırsınız" mesajını verdi. 

Mesajın alındı, Bülent. Bizim de var edecek iki kelamımız. Öncelikle, boğazına kadar pisliğe, yolsuzluğa batmış bir güruhun üst düzey temsilcisi olarak iffet konusunda ahkam kesecek son kişi sensin. Ancak, madem bu hadsizliği ettin, o halde haddini bildirmek de bize düşsün. Biz dediğim Türkiye'nin kadınları.  Bayan değil.  Hanım hiç değil.  Kadın.  Hani şu yüzüne bakarak konuştuklarında mahçup olduğun türden.  Hani şu hakları için mücadele ettiklerinde kadından saymadığın, herkesin içinde kahkahayla güldüğü için "iffetsiz" olduğuna hüküm verdiklerinden.  Evet, iffetsiz kadınlarız biz.  Kahkaha atar, güler, oynar, çalışır, aşık olur, sevişir, savaşır, kazanırız, kaybetsek de vazgeçmeyiz.  İstediğimizi giyer, istediğimize gideriz.  Gerektiğinde polise karşı çıkar, canımız istediğinde direğe çıkarız. Adıyla, sanıyla, ve olanca tadıyla kadınız biz.  Ve direneceğiz.  Sana, temsil ettiğin yobaz, baskıcı zihniyete, zorla dayatılan iffete direneceğiz.  Kadınları döven, öldüren, tecavüz eden erkeklere  ve onları aklayanlara karşı bedenimizle, aklımızla, yüreğimizle, özgür irademizle, hem bağıra çağıra, hem kırıta kırıta direneceğiz.  Ve direne direne kazanacağız. Er ya da gec.

05/08/2014 Muhalif Gazete

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder