27 Ağustos 2014 Çarşamba

HEPSİ DEMİRTAŞ'IN SUÇU

Geçtiğimiz hafta heykel savaşları yaşandı Türkiye'de. Sanki 49 vatandaşımız kafa kesen "unsur"un elinde rehin değilmiş, yanıbaşımızda kan gövdeyi götürmüyormuş, sınırlarımızdan her gün binlerce mülteci akın akın gelmiyormuş gibi, işi gücü bıraktı devlet, PKK'nın diktiği iddia edilen, aslında sekiz aydır orada olan ama ne hikmetse tam da şu sırada gündeme gelen bir heykeli yıkmak için seferber oldu. Ve çini dükkanındaki bir fil beceriksizliğiyle giriştiği bu operasyondan iki ölüyle çıktı. Yıkılan heykelin intikamını almak için Atatürk büstünü silahla "rehin" alan zevzeklere ise diyecek söz yok. Demokratik Türkiye'nin atanmış İçişleri Bakanı Efkan Ala, tüm bu pespayeliği tabii ki hiç üzerine alınmayarak sordu: "Kim verecek bunun hesabını?"

Hemen söyleyeyim: Selahattin Demirtaş. Derhal faturayı çıkartın ve adresine yollayın, zira kendisi heykel krizinin yegane sorumlusudur. Şöyle ki:

Bu ülkede oturmuş bir sistem var. Bir iktidar gider, diğeri gelir, vesayet el değiştirir, muktedirin kimliğine göre zalimin ve mazlumun kimlikleri değişse de, zulüm baki kalır. Ve biz, Türkiye halkları, zulümle savaşmak yerine, zalimi alt edip mevcut sistemde muktedir olmak isteyenlerin, başka mazlumlar yaratacağını görmezden gelerek, seçimden seçime oy verir, kendi kendimizi yönettiğimize inanıp, demokrasi taklidi yaparız.

Bu sene çakma demokrasimizi bir adım ileri götürdük. Malum, "ileri demokrasiyiz" ya artık... Belirlenmesinde hiçbir şekilde söz sahibi olmadığımız üç adaydan birine kerhen oy vererek, ilk kez Cumhurbaşkanı'nı halk seçiyormuş gibi yaptık. İlk aday CHP-MHP uzlaşmasından geldi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ileri demokrasiyi benimsediğini ispat etmek istercesine, göstermelik STK ziyaretleri ve parti liderleriyle istişarelerden sonra, tepeden inme, Tayyip-layt kıvamında bir çatı adayla karşımıza çıkıp, bir de "tıpış tıpış" oyumuzu vermemizi buyurdu.

Akabinde HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş adaylığını açıkladı. Bu ne destursuzluk, bu ne küstahlıktı? Kürt kimliğini inkar etmeden bu ülkede var olduğu, siyaset yaptığı yetmez gibi, bir de kalkıp Cumhurbaşkanlığı'na talip olmuştu. Hem BDP "Kürtler'in partisi" değil miydi? Nereden çıkmıştı şimdi "Türkiyelileşmek"?

Bir gariplik vardı bu Demirtaş'ta Bağırmadan, azarlamadan, hatta gülümseyerek konuşuyordu. Bir gazeteciyi manalı bir gülüşle gücendirdiği için kamuoyu önünde özür diledi. Üstelik ne tehdit etmiş, ne hedef göstermişti. Garipti işte. Zaten teröristmiş eskiden. Fotoğrafları bile var. Vuuu!

Had bildirilmeliydi bu hadsize. Bildirdi Başbakan ve Cumhurbaşkanı adayı RTE: "HDP'nin yeri Meclis değil, Kandil." Terörist göndermesi yaptı kendince inceden.

Tınmadı Demirtaş. Aldı sazı eline, "Yeni Yaşam" diye bir türkü çığırmaya başladı. Yeni Yaşam da neydi ki? Eskisinin suyu mu çıkmıştı? Parti-devletin planları hep Yeni Türkiye'de eski ve gittikçe eskiye dönen bir yaşam üzerineyken, "Yeni Yaşam" deyip insanların kafalarını karıştırmanın ne anlamı vardı?

RTE haklıydı. Yeni Yaşam karıştırdı kafaları. HDP/BDPliler daha ilk notalarda umudun türküsüne tempo tutmaya başlarken, CHP'nin sol gösterip sağ vurmasından sıtkı sıyrılan solcular da kulak kabarttılar. Kendi gibi tuhaftı Demirtaş'ın söyledikleri.

"Nar gibi olacağız" dedi Selo Başkan. "Dışı bir, içi bin olacağız." Oysa biz yıllarca kabak olmuşuz. Oyulur, parçalanır, üzerimize konan şekerin tadına kanıp atıldığımız fırında pişerken yumuşarız. Aramızdaki az sayıda 'çekirdek' devlet tarafından ayıklanır, sistemin dişleri arasında öğütülür, yutulabilen yutulur, yutulamayanlar posa halinde tükürülür. Bunca zaman kabak olmuşken nasıl nar olacağız bu saatten sonra? "Biz eskiden de nardık, yine oluruz" dedi. Daha neler neler dedi.

Yeni Yaşam'da beraber yönetmekten, yönetimi ortaklaştırmaktan bahsetti. "Yönetilmeyi değil, beraber eylemeyi gerçek kılalım" dedi. Beraber nasıl eylenir kurban? Bizde her şeyi Başbakan eyler. Neylerse güzel eyler.

"Halkın denetleme kurulları devleti denetleyecek" dedi. Tövbe de! Halk kim ki ali devleti denetleyecek? Bizim aklımız ermez ihalelere, teşviklere, vakıflara. Sonra maazallah, ayakkabı kutularında giden bağışları rüşvet filan sanırız. Olacak iş değil. Ne dediğini bilmiyor bu adam.

En iyi hükümet en az hükmedenmiş. Ba ba ba... Laflara bak. Muktedirin hükmünden sual olunmaz, bilmez mi bu adam?

Söyledi de söyledi Demirtaş. O söyledi, biz dinledik. Dinlemez olaydık. Büyü mü var içinde ne? Dinledikçe kulağımıza bir hoş gelmeye başladı söyledikleri. "Benzemeden, benzetmeden gönüllü beraber yaşama" dedi, "halk meclisleri" dedi, sonra "bir toplum ancak kadınları kadar özgürdür" dedi. İstisnasız her konuşmada "eşitlik, kardeşlik, birlik" dedi. Yahu bölücü değil miydi bu adam? Allahım aklıma mukayyet ol.

Durmadan, yorulmadan hep Yeni Yaşam konuştu Demirtaş. Kulak veren herkese, sorana sormayana, TRT'de göründüğü 3-5 saniyede, sesinin yettiği, elinin eriştiği her mecrada anlattı. Usul usul aklımızı çeldi, kanımıza girdi, günahımız boynuna. Ve seçimlerde, ülke genelinde oylarını artıran, neredeyse katlayan bir tek o oldu. Eyvah ki ne eyvah! Muktedirde bir panik, bir telaş. Gezi'den beter etti ortalığı bu Demirtaş. Yıllarca binbir emekle insanların beyinlerine işlenen ezberleri bozdu. Yetmezmiş gibi, kaç zamandır adressiz olan, CHP'de ulusalcıların, laikçilerin arasında azınlık kalmış, öteye beriye dağılmış Sol'a yeni bir adres sundu.

Dahası, Demirtaş'ın birleştirici, eşitlikçi söylemleri yayılıyor. Böyle giderse, halklar çözüm sürecine sahip çıkıp, gizli pazarlıklara değil, kardeşlik esasına dayalı gerçek bir barış için birlikte çalışmaya başlayabilirler. İşte o zaman barıştan haz etmeyen cümle kesimlerin ortak felaketi olur. RTE dahil, PKK hariç değil.

Bitmedi. 2015'te ana muhalefeti hedefliyor HDP. %10 barajını geçerse, ki geçecek gibi görünüyor, RTE'nin son Osmanlı Padişahı ('Başkan' okunur) olma hayalleri hayal olarak kalabilir.

Çözüm: Lice'de heykel krizi. Bir Kürt vatandaş, bir asker ölür. İki tarafın da canı yanar. Hizip ve nifak sokulur. İşlem tamam.

İşte bu yüzden heykel krizinin sorumlusu Selahattin Demirtaş. Haddini bilmeyip umut tohumları ektiği için. Gezi'de serap gibi bir an görülüp kaybolan 'başka bir dünya'nın gerçekten mümkün olduğuna insanları inandırıp, eşitlik, özgürlük ve insanca yaşam ilkeleri altında birleşme fırsatı sunduğu için, tabir caizse, eşekarılarının kovanına çomak sokma cüretini gösterdiği için suçludur Demirtaş. Eline, diline, canına sağlık.

Fakat iş burada bitmiyor. Aksine, yeni başlıyor. Bir yandan ivme kaybetmeden 2015'e hazırlanırken, şu yaratılan çakma kriz konusunda suskun kalmayıp, bu oyunu da bozması gerek Selo (Eş)Başkan'ın. Aksi takdirde Yeni Yaşam türküsü, kötü kurgulu berbat piyeslerin oynandığı Türkiye siyaset sahnesinde hoş bir sada olarak kalır. 

(26/08/2014 Muhalif Gazete)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder