20 Haziran 2014 Cuma

KİTAP, KADIN, EKMELEDDİN

Çocukluğumda evimizde hiç eksik olmayan birkaç şey vardı: Cumhuriyet gazetesi, Ruhi Su şarkıları, kalabalık misafirler ve kitaplar. Her odada, her rafta, her köşede kitaplar. Annem her hafta pazara gittiğinde bize üç kitap alırdı. Üç kardeşe birer tane. Her hafta o üç kitabı değiş tokuş ederek okur, bir dahaki hafta yeni alınacak üç kitabı beklerdik heyecanla. Yıllar sonra öğrendim ki önce kitapları alırmış annem, pazar alışverişinde parası bitmesin, eve kitapsız dönmesin diye. Kitapları sevmeyi, sevgiyle okumayı, okurken kıymet vermeyi öğretti annem bize.

12 Eylül 1980'de kötü bir şey olduğunu bilecek kadar büyük, tam olarak ne olduğunu anlayamayacak kadar küçüktüm. Evde sürekli bir endişe ve tedirginlik. Pikabın sesi kısıldı, misafirler seyreldi, kitaplığımız boşaldı. Bir de komşumuz Adnan Abi kayboldu. Annesi merak etti, çok korktu. Ve annemle Adnan Abi'nin annesi günlerce, gecelerce, ağlayarak çamaşır yıkadılar. Hem yıkadılar, hem ağladılar. Yıllar sonra öğrendim ki kitapları yıkamışlar, askerler bulmasın, babam da kaybolmasın, Adnan Abi eve dönsün diye. Kitaplara ağlamış annem günler geceler boyu. Kaybolan çocuklara, kitapları ve çocukları sevmeyen faşist devletin zulmüne ağlamış.

Yeni cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, babası müderris Ihsan Efendi'nin yüz yıl önce oluşturmaya başladığı, paha biçilmez eserlerle dolu kütüphanesini Yozgat Bozok Universitesi'ne bağışlamış. Tören sırasında yaptığı konuşmadan aynen aktarıyorum: "Hanımların biraz kitaba düşmanlığı vardır. Kitaplara düşmanlığı da eşleri vefat ettikten sonra daha çok belli oluyor. Ben böyle bir şey olmasın diye, o dersi öğrendim. Pek çok bilimadamlarımızın kitaplarının bu şekilde darmadağın olduğunu gördüm." (1)

Belli ki Ekmel Bey annemi bilmez. Adnan Abi'nin annesini ve faşist devlet korkusuyla kitapları çamaşır makinesinde eriten, bahçeye gömen, banyo sobasında yakan binlerce anneyi ve eşi bilmez belli ki. Onlar ne hanımdır, ne kitap düşmanı. Kadındır onlar, adlı adınca. Kitapları sever, çocuklarına sevdirirler. Ama katil olanca dehşetiyle çökünce tepelerine, eşleri, evlatları yok olmasın diye, kitapları yok ederler içleri acıyarak. Belli ki bilmez Ekmel Bey devletin kitaba düşman olduğunu. Ve çocuğa, kadına, insana... Ekmel Bey belli ki bilmez, belki de bilmek istemez.

Ekmeleddin İhsanoğlu geçtiğimiz haftanın en tartışılan ismiydi. Çatı adayın sağ cenahtan bir isim olması bekleniyordu zaten, fakat Ekmel Bey'in merkezin ne kadar sağında durduğu bilinmiyor ve bu bilinmezlik laiklik, eşitlik, fikir ve inanç özgürlüğü gibi konularda haklı bir endişe yaratıyor. CHP kanadı, İKÖ Genel Sekreteri olduğu dönemde İslam ülkelerinde insan hakları, kadın hakları, kadınların politikaya iştirakları gibi konularda çalışmalar yapılmış olmasını, Ekmel Bey'in ilericiliğinin göstergesi olarak sunuyor. Oysa Türkiye, AKP hükümetinin baskıcı, gerici, faşist ve antidemokrat politikalarıyla olması gereken noktadan her geçen gün uzaklaşmasına rağmen, hala laik bir hukuk devleti olarak, insan hakları, eşitlik gibi konularda şeriatle yönetilen İslam ülkelerinden farklı bir duruşa sahip. Türkiye'de doğal kabul edilen pek çok hak, bu ülkelerde yapılacak devrimler listesinde sıra bekliyor. Suudi Arabistan'da kadınlar araba kullanabilmek için hapse girmeyi, hatta ölümü göze alarak mücadele ederken, Türkiye'de kadınların bu hakkının sorgulanması bile --en azından şimdilik-- söz konusu değil. Bu nedenle, İhsanoğlu'nun İKÖ bünyesinde şeriatle yönetilen ülkelere yönelik çalışmaları, Türkiye şartlarında laiklik, çağdaşlık, eşitlik kavramları için kıstas olamaz.

Ekmeleddin İhsanoğlu'nun kişiliğiyle ilgili keskin yorumlar yapacak kadar bilgim yok hakkında. Zira pek çok vatandaş gibi, ben de hala Türkiye'nin çok bilinmeyenli yeni denklemini çözmeye çalışıyorum. Kendisi pek muhterem bir zat olabilir. Çok eğitimli, konusunda çok donanımlı olduğu muhakkak. Hatta, söylediği gibi laik bile olabilir. Ancak hanımların kitap düşmanlığı konusundaki sözleri, "karı kısmı okumaz" demenin bol şekere bulanmış, çok mürekkep yalamışçası. Şaşı bak şaşır bulmacaları gibi Ekmel Bey. Öndeki bulanık şekillere yeterince dikkatli bakarsan arkadan bambaşka bir resim çıkıyor. Entellektüel görünümlü,onursal ve kurumsal pek çok unvan sahibi, yaka cebinde mendil şıklığıyla bir İslam aydını mı, kadına yönelik inceden hakaretleri pek zarif iltifatmışçasına paketleyip çarpık bir gülümsemeyle sunan, bir de üstüne teşekkür bekleyen eğitimli, pişkin bir yobaz mı? Uzlaştırıcı, açık görüşlü, farklı inançlara ve inançsızlığa saygılı, barışçı bir dünya adamı mı, 2002 RTE'nin ağır kasalı, çelik jantlı, siyah camlı, full aksesuarlı 2014 modeli mi? Tanıdıkça severmişiz. Öyle diyorlar. Hayırlısıyla bir tanıyabilsek…

(1) http://www.cumhuriyet.com.tr/video/video/83609/Ekmeleddin_ihsanoglu_fahri_doktora_toreninde_boyle_konusmustu.html

(06/20/2014 Muhalif Gazete)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder