13 Haziran 2014 Cuma

ÇİKOLATA RENKLİ STEFANIE'NİN TÜRKİYE FOTOĞRAFI

Stefanie 80’li yılların radyo dinleyicilerinin iyi bildiği tanımla, çikolata renkli bir New York’lu. Bembeyaz dişleri, rasta saçları, kara gözleri, ille de her daim rujlu kalın dudakları, kocaman memeleriyle şahane bir zenci kadın. Stefanie’nin Türkiye'ye ve İstanbul'a ilk gelişiydi, ama büyük şehir insanı olmanın verdiği rahatlıkla ilk gün Akbil'i cebine koydu ve kırk yıllık İstanbullu gibi vapurdan tramvaya, tramvaydan otobüse, Sultanahmet senin, Fenerbahçe benim dolaşmaya başladı. İnsanların gözlerini dikip kendisine bakmasını takmadı, ama rasta saçlarına dokunmalarına izin vermedi. O kadar da uzun boylu değil.

Stefanie akşam için özel program yapmak istemedi. Yemekten sonra babamın yanına oturdu, sanki anlar gibi onun izlediği dizileri izlemeye başladı. Bir tanesine takıldı. Sorsanız ben ismini bilmem. Dizide bir adam, belli ki ağa, eski karısını öldüresiye dövüyor. Ağanın çiftlikteki işlerini yapan karı-koca, kadının çığlıklarını duyuyorlar, ama müdahale etmiyorlar. Ellerini kavuşturup dayağın bitmesini bekliyorlar.

Anlam veremedi Stefanie. 
- Karısını döven kötü adam, o belli. Peki çiftlikteki yardımcı karı-koca?
- Onlar iyi insanlar, Stefanie.
- Öyleyse neden kadına yardım etmediler?
- Çünkü adam güçlü bir ağa. Ve ağaya itiraz edilmez.

Stefanie isyan etti. Adamın kadını dövmesine değil, çiftlikteki karı-kocanın tavrına. Yanlışı yapandan çok, göz yumanaydı öfkesi. "Ağa zaten kötü, ama iyi olması gereken insanlar, kötülüğe ses çıkarmayıp onay verirse, kötüyle kim savaşacak?" Ve New York'lu Stefanie, İstanbul'daki ikinci gününde, tek kelimesini anlamadığı bir diziyi izlerken, ülkenin toplumsal fotoğrafını çekiverdi. Fotoğrafta hazırlıksız yakalanmışız. Gözlerimiz kapalı çıkmış; yarımız dayak yerken, yarımız muktedire taparken.

Velkam tu Törki, Stefanie, bu coğrafyada işler biraz farklıdır. Ya yandaşsındır, ya öteki. Ötekiysen muktedir biner tepene. Yandaşsan muktedirin ettiğinden sual olunmaz. Ahlak, vicdan sorgulanmaz. O birilerini döverken, sen ellerini kavuşturup beklersin. Dayak sırası sana gelmesin diye bir de alkış tutarsın.

Kadına şiddetteki % 1400 artış medyanın abartması derse, medyaya saldırırsın.

14 yaşında öldürülen çocuğu terörist ilan ederse, anacığını yuhalarsın.

Roboski'de 34 kişinin katledilmesini kusursuz operasyon diye kapatırsa, "eline sağlık, Usta" dersin.

Afyon'da 25 askerin ölümüne zaman zaman gerçekleşen bir kaza,

Soma'da 301 can alan cinayet gibi maden kazasına işin fıtratı derse, Fatiha okur geçersin.

Eski suç ortağına paralel derse, o paraleli devlete kimin soktuğunu sormazsın.

Yolsuzluk soruşturmasını darbe girişimi diye engellerse, tapelerin hepsinin montaj, dublaj, ve piyes olduğunu baştan kabul edip, sosyal medyadan uzak durursun.

Sınır komşularının hepsiyle sorun çıkartıp, ülkeyi savaşın eşiğine getirirse, tüm dünyaya karşı kabadayı meydan okumalarla, "arkandayız Usta" mesajı verirsin.

Dahil olmadığı bir iç savaşta sağlık, eğitim ve silah yardımı yaptığı cani terör örgütü, o silahları sivil halka karşı kullanırsa ve konsolosluğumuzu basıp diplomatlarımızı esir alırsa, münasip bir lobi uydurup, Dünya Lideri'ne komplo kurulduğuna inanır, inandırırsın.

Stefanie, aslına bakarsan, muktedire biat bizim çok eski bir geleneğimiz. Ta Osmanlı'ya uzanır. Yu nov Ottoman? Tabii, mutlakiyette normal bu durum. Ama bizim kısacık Cumhuriyet tarihimiz de hep bu dizinin tekrarı gibi. Son yıllara kadar en muktedir olan devlet baba ve onun birinci derecede temsilcisi sayılan ordu hep birilerini dövdü. Duruma ve ihtiyaca göre, işçiyi, memuru, köylüyü, işadamını, öğretmeni, her daim kadınları... 10 yılda bir solcuları, hem de feci döverken, sağcılar zevkle izlediler. İşkenceleri, kayıpları, gözaltında ölenleri insanlık suçu olarak görmediler. Hep kayırdığı sağcılar biraz diklenince, devlet zaman zaman onlara da iki tokat attı. Solcular çaktırmadan keyiflendiler. Kemalistler açıkça alkış tuttular. Özgürlüklerin askeri vesayet tarafından sınırlandırılmasını demokrasi ihlali olarak görmediler. Aleviler'i hep dövdü devlet. Yüce gönüllü Aleviler barışçı eylemlerle karşılık verince, zaten görmek istemeyen Sünniler iyice yok saydılar şiddeti. Koyu sofu olanlar ise devletin arkasına saklanıp kalleşçe vurdular, kırdılar, yaktılar Aleviler'i. Bir de devlet Kürtler'i sistemli olarak ve çok dövdü. Ülkenin geri kalanı olarak biz buna kör, sağır kaldık. Kürt halkı iki ateş arasında onlarca ölürken, biz çığlıklarını duymazdan geldik. "Vardır bir sebebi" deyip, devletin medyasında anlatılan hikayeleri doğru belledik. Uluslararası örgütlerin ve bazı tarafsız gazetecilerin ortaya çıkardığı dışkı yedirme, köy yakma olaylarını, toplu mezarları, asit kuyularını, işkenceleri duymamak için kulaklarımızı ellerimizle kapatıp, yüksek sesle tekrar ettik hep birlikte: "Türküm, doğruyum, çalışkanım!" Onbinlerce gencimizin ateşe atılmasından kimin ne çıkar sağladığını sorgulamak yerine, devlet neylerse güzel eyler ezberiyle, her adaletsizliğin karşısına şehit cenazelerini çıkardık. Gezi'de pek çoğumuz gerçekleri gördük, ama ya unuttuk, ya zor geldi, başa sardık. Bir provokasyon gösterdi ki, ulusalcı ve milliyetçi kesim hala, gözlerinin önüne perde gibi indirilen bayrağa ölümüne sahip çıkarken, o bayrağın altında yaşanan zulmü görmüyor, görmek istemiyor.

Son yıllarda işler biraz değişti Stefanie. AKP vesayeti ordudan alıp gücünü katlayarak hükümete, yani kendine verdi. Yasama, yargı ve yürütme ile beraber, maden ruhsatlarından toplu konut idaresine kadar devletin işleyişine ait tüm düzenlerin doğrudan Başbakan'a bağlanmasıyla yalnızca kuvvetler ayrılığı değil, devlet-hükümet ayrımı da sona erdi. Artık tek muktedir o ve tüm dayaklar onun elinden çıkıyor. Kimin dövülmesi gerekiyorsa, başbakan ilgili güvenlik güçlerine dövdürtüyor. Bazen canı çekiyor, bir tane de o patlatıyor. Ve halkın yarısı alkışlıyor.

İşte böyle Stefanie... Ezberler bozulup, halklar dayağa hep birlikte karşı çıkmadıkça, dövülen değişse de, dayak baki kalacak. Ve alkışlanacak muktedir, çünkü güce tapmak bu ülkenin resmi dinidir. Tenk yu Stefanie. Kam egeyn. 

(06/13/2014 Muhalif Gazete)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder