6 Haziran 2014 Cuma

DİKTATÖR VE KADIN

Bir diktatör var. Kadınların çalışmalarını, sosyalleşmelerini istemiyor. Hayatlarının ibadet, çocuk bakımı ve yemek yapmaktan ibaret olması gerektiğini düşünüyor. Çok üremelerini istiyor. Hatta en az dört çocuk doğurmayı mecbur kılan bir yasa çıkartmak istiyor, ama ilk aşamada kadınlara kaç çocuk doğurmaları gerektiği konusunda telkinde bulunmakla ve çok çocuk doğuranlara imtiyazlar sağlamakla yetiniyor. Evliliği özendirmek için yeni evlilere faizsiz kredi veriyor. Kadınların makyaj yapmalarını, süslü veya açık giyinmelerini, fazla göz önünde olmalarını doğru bulmuyor. Yasaklamıyor, ama kınıyor, ayıplıyor, ayıplatıyor. Tanıdık geldi mi? Yok, hayır... Yöntemleri çok benziyor, ama "o" değil. Bahsettiğim diktatör Adolf Hitler. *

Dini, ırkı, coğrafyası ne olursa olsun, otoriter rejimlerin hemen hepsi kadınları toplumdan soyutlayarak mutfak ve yatak odasından oluşan yaşam alanına hapsetmeyi amaçlar. Okula giden kız çocuklarını kaçırıp öldüren Boko Haram'la, cadı avlarında yüz bine yakın kadını öldüren Katolik Roma kilisesinin ortak noktası kadınların bilinçlenmelerini, güçlenmelerini engelleme çabası. Elbette bunlar uç örnekler. Günümüzde faşist hükümetler ve baskıcı din kurumlarının çoğu, kadınları etkisiz hale getirmek için daha dolaylı yöntemler kullansalar da, özünde amaç aynı.

AKP hükümeti kadınları iş hayatından ve sosyal yaşamdan uzaklaştırmak için 12 senedir sistematik bir çalışma içinde. Bir yandan işsizliğin yüksek olmasının sebebi olarak çalışan kadınları göstererek, iş isteyen kadına evdeki işle yetinmesini söyleyerek toplumda, çalışan kadına karşı bir algı yönetimi uygularken, bir yandan asgari kadın çalışan zorunluluğu olmadan ücretli doğum izinlerini uzatmak gibi sözde iyileştirmelerle, kadınların iş bulmalarını neredeyse imkansız hale getirdi. Televizyondaki sunucunun dekoltesi, vapurdan inen genç kızların kıyafetleri AKPli bakanlar ve bizzat başbakan tarafından konu edildi, eleştirildi. Ülkede erkekler her üç günde iki kadın öldürürken, her iki günde bir kadına/kız çocuğuna tecavüz ederken, kadına karşı şiddet olayları medyanın abartısı olarak geçiştirildi. Sığınma evi isteyen kadın örgütlerine "Bizim kadınımız sığınmaz" gibi abes cevaplar verildi. Son olarak, geçtiğimiz hafta, tacize ceza artırımı adı altında, kadınlara faydadan çok zararı olan bir yasa tasarısı sundu AKP hükümeti. Tasarıdaki "ani hareketle cinsel saldırı" tanımlamasıyla getirilen ceza indirimi, adeta tecavüzcüye "niyetim yoktu, ama şeytan dürttü" deme fırsatı sunuyor --ki burada söz konusu şeytan, giyimi kuşamıyla, görüntüsüyle, hareketleriyle, ya da sadece varlığıyla erkeği tahrik eden kadın oluyor. Yani tecavüz kurbanı kadın suça ortak ediliyor. Hükümet kadınların kulagina "tecavüze uğramak istemiyorsan evinde otur" diye fısıldıyor.

Hitler kadınların eve kapanıp çok çocuk doğurmalarını sadece Aryan ırkın çoğalması için değil, kadınların dışlandığı bir toplumu bastırmanın daha kolay olacağını bildiği için istiyordu. Erdoğan da bunu biliyor. Ve geçen Haziran'dan beri bu gerçeği her gün hatırlıyor. Gezi direnişi, yoğun kadın katılımı olduğu için bu kadar etkin ve güçlüydü. Artık Turkiye'nin kadınları evlerinde oturmuyor. Sadece AKP karşıtları değil, zamanında AKP'ye oy vermiş olanlar da hükümetin kötü uygulamalarını gördüklerinde sokağa çıkıp, Gezi'nin sesine yankı veriyorlar. Başörtülü bacısının Kabataş fantazisini bir senedir meydan meydan dolaşıp anlatan Başbakan'ın, Rize İkizdere'de jandarmalara dövdürttüğü gerçek başörtülü bacılara, teyzelere bir bakın hele. Dayaktan bacağı mosmor kesilmiş Havva'nın "Direneceğiz" deyişindeki kararlılığa kulak verin. Kadın onlar. Bilmedikleri kadar güçlüler. Güçlerinin farkına varmaya görsünler.

Baskı ve korkuyla toplumları kontrol etmek isteyen faşist yöneticiler önce kadınları hedef alırlar. Kadınlar zayıf olduklarından değil, aksine kadının gücünden korktukları için. Korkmakta haklılar, çünkü en büyük devrimleri kadınlar yapar.

* Kaynaklar: http://en.wikipedia.org/wiki/Women_in_Nazi_Germany ve http://www.historylearningsite.co.uk/Women_Nazi_Germany.htm 

(06/06/2014 Muhalif Gazete)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder