29 Mayıs 2014 Perşembe

KÖR OLASIN DEMİYORUM...

Bir ağacı sevmekle başladı her şey.  Ağaçları.  Beton yığınına dönüştürülen dünyanın en güzel şehrinde, küçük bir parkın içindeki ağaçları sevdi bir avuç insan.  80, bilemedin 100 kişi, gece yarısı dozerlerle ağaçları sökmeye gelen ekiplere engel olmak için parkta kamp kurdular.  İstedikleri sadece Istanbul'da nefes alınacak pek az yerden biri olan Gezi Parkı'nı korumak, doğa katliamına, rant için halka ait yaşam alanlarının yağmalanmasına engel olmaktı.  15 milyonluk şehirde bir avuç insan.  Ağaçları sevdiler. 

Bu kadar basitti aslında. Mesele gerçekten bir kaç ağaçtı. Ta ki devletin polisi, Başbakan'ın emriyle ağaçları seven insanlara insanlık dışı bir vahşetle saldırana kadar.  İşte o zaman değişti; insan oldu, insanlık oldu mesele.  İnsanı, insanlığı sevmekle başladı her şey. 

İşte tam da bu yüzden anlamadı Başbakan Gezi'yi.  Çünkü o ne ağaçları seviyor, ne insanları. Başbakan sadece kendini seviyor, bir de kendinden olanı. Yaradan'dan ötürü yaradılanı değil, gücünden ötürü kendine tapanı seviyor. Başkasına sevgi, hoşgörü şöyle dursun, tahammülü bile yok. Bu yüzden direnişin bilançosunu  MOBESEler, otobüsler, kamu binaları ve doların fiyatıyla ölçüyor. Dokuz bine yakın yaralı, yüze yakın kafa travması, on bir göz ve on can kaybının değeri yok onun için. Dilinden Allah, din, iman düşmeyen Başbakan, kendi emriyle katledilen canlara rahmet okumak bir yana, ölülerin ardından iftira atarak hem acıyı hem öfkeyi katmerliyor.  On can gitti, canı yanmıyor. On bir göz çıktı, gözü görmüyor.

Gezi'nin dış mihrakların, hayal ürünü lobilerin değil, bizzat kendi faşist politikalarının eseri olduğunu görmüyor Başbakan.  Baskı ve sansürle pespayeleştirdiği penguen medyasına, Cemaatle ortaklaşa kurduğu kumpaslara, adalet katliamına, gemiciklere, Roboski'ye, Reyhanlı'ya, kadın cinayetlerine, LGBT bireylere yapılan çirkin muameleye, ayyuka çıkan yolsuzluğa, meşrulaştırılan hırsızlığa, haksızlığın, zulmün alayına isyan olduğunu görmüyor.
Gezi'nin üç beş çapulcunun bir kaç ağaç için kopardığı yaygara olmadığını biliyor aslında, ama Cumhuriyet tarihindeki tüm eylemlerden farklı olduğunu görmüyor.  Türkiye'de halkın ilk kez hiç bir ideolojiye saplanmadan, hiç bir siyasi görüşün arkasına takılmadan, insanca yaşam, adalet ve özgürlük ortak paydalarında buluşarak çok gecikmiş ve çok gerçek bir demokrasi mücadelesi verdiğini görmüyor.  Polis şiddetini arttırarak ve tabanını kışkırtarak direnişi ideolojik çatışmaya dönüştürmeye çalışıyor, çünkü olası bir kaos ve olağanüstü hal durumundan daha güçlü çıkacağını sanıyor.  Bu yüzden durmadan, dinlenmeden, ve hiç dinlemeden hep bağırıyor Başbakan.  Daha çok bağırırsa kazanacağını sanıyor. Daha çok döverse, daha çok öldürürse direnişin ya pes edeceğini, ya da şiddete baş vuracağını umuyor. Oysa bu işin sonu başından belli... Görmüyor.  Bir ağacı sevmekle başladı her şey.  İnsanı, insanlığı sevmekle başladı.  Gezi şiddet ve nefretten değil, sevgiden, iyilikten doğdu.  İyi kalarak kazanacak.  Savaştığına dönüşmeden.  Görmüyor Başbakan. 


Gezi'nin birinci yaşını kutlarken, bir dilek tutuyorum Başbakan için: Kör olasın demiyorum, kör olma da gör bizi. 

(29/05/2014 Muhalif Gazete) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder