25 Mayıs 2014 Pazar

EŞİTLİĞİ SİZDEN ÖĞRENECEK DEĞİLİZ

Sevgili Yahudi Lobisi,

Başbakan'ın Soma'daki halk protestosundan kaçarak sığındığı markette bir vatandaşı tokatlarken haykırdığı "Niye kaçıyorsun lan, İsrail dölü?" sözlerine alınmış, gücenmişsiniz. Günlerdir uluslararası basında Erdoğan'ın antisemitist olduğuna dair haber ve yorumlar okuyoruz.  Sizi temin ederim bu doğru değil.  Bizim başbakan asla ve kat'a böyle bir ayırımcılık yapmaz.  Zira RTE, kendinden olmayan, kendine biat etmeyen herkesten eşit ölçüde nefret eder.  

Şu sıralar Almanlar'dan nefret ediyor mesela. Geçtiğimiz ay Türkiye'ye gelen Alman Cumhurbaşkanı Joachim Gauck "Turkiye'deki gelişmelerden endişeliyim" diyecek oldu, Başbakan ve medyası linç ediyordu adamı. Zaten onlara sorarsanız Gezi'nin arkasındaki pek çok lobinin arasında, Istanbul'a üçüncü havaalanı yapılmasını engellemek isteyen Lufthansa da varmış. Bitmedi. Türkiye'nin önlenemez yükselişini kıskandığı için Alman gizli servisi Tayyip'e komplo kurmuş. Şaka değil.  Yandaş medya böyle başlık attı geçen hafta. 

Başbakan'ın kadınlara karşı nefret söylemleri artık günlük siyasetin bir parçası oldu . "Makyaj yapan kadının kaportası bozuktur" gibi özlü sözlerinin yanında, "kadın mıdır, kız mıdır bilemem" gibi akla zarar tespitleri var.  Ama yiğidi öldür, hakkını yeme.  Erdoğan pek çok konuda yanar döner konuşsa da, kadınlara olan nefretinde son derece açık sözlü ve istikrarlı: "Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum." 

Başbakan'ın nefreti had hudut, çoluk çocuk tanımaz.  Herkese yetecek kadar büyük. 14 yaşında, polisin attığı gaz fişeğiyle başından vurulan, kocaman yüreğiyle 290 gün komada direndikten sonra, küçücük bedeni iflas eden Berkin Elvan'ın acılı annesini miting meydanlarında yuhlatacak kadar... Berkin'in cebinde önce demir bilyeler, sonra patlayıcı olduğu yalanını söyleyerek terörist ilan edecek, her fırsatta el kadar çocuğun 16 kiloluk cesedinin üzerinde tepinerek siyaset yapacak kadar büyük bir nefret bu.

Erdoğan'ın nefretini en iyi bilenler şüphesiz ki Aleviler. Geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan mezhep faşistliğini açık devlet politikası haline getiren RTE'nin, Kemal Kılıçdaroğlu'ndan bahsederken "biliyorsunuz Alevi" demesi basit bir dil sürçmesi değil, bilinçli algı yönetiminin küçük ama önemli bir örneği. Polisin Alevi mahallelerinde gösterilere çok daha sert müdahale ettiği bilinen bir gerçek. Gezi direnişinde ölenlerin neredeyse hepsinin Alevi olması tesadüf değil. Geçtiğimiz hafta  cenazeye baş sağlığı dilemek için Cemevi'nde bulunan Uğur Kurt'un katledilmesini "polis nasıl sabrediyor, anlamıyorum" sözleriyle yorumlayarak, polise her türlü şiddet için yeşil ışık yaktı Erdoğan. Amaç toplumsal bir patlama olan direnişi Alevi hareketiymiş gibi göstererek, Alevilere karşı giderek artan baskı rejimine kılıf uydurmak.

Diyeceğim o ki, bizim Başbakan nefretini kusarken son derece adaletlidir. Hiç kimseyi atlamaz, kayırmaz. Acısını haykıran Soma halkı, Twitter-mwitter, youtube gibi kökünü kazımaya and içtiği sosyal medya, bu baş belalarını yasaklama kararını bozan Anayasa Mahkemesi, Danıştay konuşmasında hükümeti eleştirmeye cüret eden TBB Başkanı Feyzioğlu, aleyhinde yazan yerli ve yabancı basın, "afedersiniz" Ermeniler, işine gelmediğinde Kürtler, ne olduğu meçhul lobiler, işçiler, ah o Geziciler, çapulcular, marjinaller, eşcinseller, elbette ve en çok paralel olan, paralele benzeyenler bu sınırsız nefretten payını alır.  45 milyonu nefretle kucaklar RTE. Yetmez, yurt dışına açılır. Yerine göre İsrail'den, Almanya'dan, İngiltere'den, avaz avaz Suriye'den, kısık sesle ABD'den nefret eder. Durmaz, duramaz, çünkü nefret onun fıtratında var. 


Vel hasıl-ı kelam, sevgili Yahudi lobisi, RTE'ye antisemitist demek doğru değil , çünkü o sadece semitizme değil, kendinden olmayan herkese ve her şeye "anti."  Recep Tayyip Erdoğan anti-insan, anti-vicdan.  

(25/05/2014)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder